
Güçlü bir bilgisayar ile yapabileceğiniz bir çok şey vardır. Eğer yeterince güçlü bir bilgisayarınız varsa akıcı şekilde 4K oyunlar oynayabilirsiniz. Gerçekten güçlü bir bilgisayarınız varsa Pasifik Okyanusu’nun neresinde daha fazla petrol olacağını tahmin etmeye çalışabilirsiniz ya da benim gibi salon lambasının parlaklığını biraz daha arttırabilirsiniz.
Akıllı ev sistemleri teknolojinin gelişmesiyle birlikte günden güne daha yetenekli olmaya başladılar. Bu yeteneği kazanmalarının itici güçlerinden birisi bu alandaki yazılımların gelişmesi ve donanımların ucuzlaması oldu elbette. Günümüzde bundan bir on – yirmi yıl önce yapılması çok zor olarak görülen entegrasyonlar şu anda çok kolay bir şekilde yapılabiliyor.
Elbette bundan fayda sağlarken ihtiyaçlarımız da artıyor. Daha fazla entegrasyon, daha fazla çözüm daha fazla kolaylık aynı zamanda daha fazla enerji ve daha fazla güç ihtiyacı olarak bize dönüyor. Bu yazıda akıllı ev sistemlerinde en çok kullanılan donanımları incelemeye çalışacağız.
Bir iş yaparım tam yaparım diyenler çetesi: HUBlar
Merkez manasına gelen HUB kelimesi bizim akıllı ev sistemlerinde genellikle çevresel donanımı (sensör, röle, motor vd.) kontrol etmenize yarayan ve donanımla sizin aranızda bir köprü görevi gören özel cihazlardır. Bu cihazların avantajı -kaliteleriyle doğru orantılı olarak- vaadettikleri şeyi genelde yapıyor olmalarıdır. Yani uzun süren ayarlar yapmanıza ya da ek bir teknoloji bilgisine sahip olmanıza gerek olmadan kullanabilirsiniz.
Bunun yanında iki büyük dezavantajından biri istisnai durumlar dışında her markanın geliştirdiği hub çözümü kendine özel olmasıdır. Dolayısıyla evde hem Samsung Smart Things hem Philips Hue hem Xioami Aqara hem de Wyze kullanmak isterseniz evinizde 4 tane hub kullanmak zorunda kalabilirsiniz. Diğer bir dezavantaj ise yeni özellikler için üretici firmaya bağımlı olmanızdır. Bugün buluta bağlı kullandığınız sevgili hub’ınız üretici firmanın desteğini kesmesiyle birlikte birden kağıt ağırlığı haline gelebilir.
Ben evde uzun süre Philps Hue ve IKEA Tradfri Hub’ları kullandım. Kullandığım sürede ikisinden de memnun kaldım diyebilirim.
Tek Kart Bilgisayarlar: Raspberry Pi ve Arkadaşları
Tek kart bilgisayar olarak adlandırabileceğimiz bu bilgisayarlar adından anlaşılacağı gibi alıştığımız bilgisayar formunun biraz dışındadır. Üzerinde genişleme portları (USB, HDMI, GPIO, Ethernet vd.) ile birlikte tek bir devre kartı olarak gelen bu bilgisayarlar son derece kullanışlı cihazlardır.
Raspberry Pi sayesinde yaygın olarak tanıştığımız bu cihazların bir çok avantajı vardır. Bu cihazlar aktif bir soğutması olmadığı için sessizdir böylece dilerseniz oturma odanıza koyabilirsiniz. Yapmak istediğiniz çoğu işlem için form faktöründen beklenmeyecek kadar büyük bir işlem gücü sunarlar. Bu sayede hemen hemen her iş için kullanmak mümkündür. Bunu yaparken görece düşük bir enerji tüketirler ki bu hem çevreye hem de bütçenize katkı sağlar. Üzerindeki GPIO portu sayesinde yeteneklerini arttırabilir elektronikle ilgili bir hobiniz varsa ilginç işlerde kullanabilirsiniz.
Bu cihazlarla yaşayacağınız bir kaç küçük sıkıntı da yok değil. Öncelikle bu cihaz üzerinden evinizi yönetmek için hazır bir çözüm yoktur yani cihazı aldım, eve getirdim ve hemen kullanmaya başladım diyemezsiniz. O yüzden üzerinde mutlaka bir yazılım çalıştırmanız ve hatta bazı özel ek donanımlar almanız gerekebilir. Bu bir miktar teknoloji okur yazarlığı hatta kimi zaman bir miktar Linux komut satırı kullanma becerisi gerektiriyor olabilir. Benim bu tarafta kullanmanızı tavsiye ettiğim yazılım Home Assistant olacaktır. Home Assistant ile ilgili taslakta bekleyen bir çok yazı var umarım yakın zamanda bu konuda daha fazla yazacağım.
Öte yandan her ne kadar güçlü cihazlar olsalar da bu cihazların bir iki problemli noktası da yok değil. Yaptığınız işe ve sunduğunuz servis sayısına ve türüne göre zaman zaman bu cihazların işlemci ya da RAM limitine varmanız çok olası. Öte yandan bu cihazların çoğu erişebilir bir fiyatı olması için hafıza kartından çalışacak şekilde üretiliyor yani üzerinde bir sabit disk alanı olmuyor. Bu da hafıza kartlarının ömrünü dikkate aldığınızda hem I/O açısından hem de veri kaybı açısından zaman zaman sıkıntı çıkarabilecek bir konu.
Ben RPi’nin ilk modelinden beri evde hep bir Raspberry Pi kullandım hala da kullanmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz aya kadar da tüm akıllı ev sistemleri RPi üzerinde koşuyordu. Eğer bu hobiye başlamak istiyorsanız size tavsiyem minimum bir RPi 3 edinmeniz olacaktır. Zaman içinde bütçe ayırmaya karar verdiğiniz noktada daha farklı çözümlere gidebilirsiniz.
x86, Intel NUC ya da Evdeki Eski Laptop
Bildiğimiz PC diyebileceğim bu platform bu siteyi okuyan hemen herkesin aşina olduğu ve bilgisayar algımızı şekillendiren platform desem herhalde çok abartmış olmam. Intel, vakti zamanında görece iyi performans veren işlemcileri muadillerine göre çok daha ucuza mal ederek günümüzde bilgisayar denince akla gelen ilk markalardan biri olmayı başarmış durumda.
Multimedya meraklılarının ve elektronik hobisi sahiplerinin tek kart bilgisayarlara yönelmesinin de etkisiyle Intel NUC (next generation of computing) isimli bir seri çıkardı. Küçük form faktörüne sahip bu cihazlar tek kart bilgisayarlara göre çok daha yüksek bir performansa ve depolama tarafında da daha esnek çözümlere sahipler. i7 modellere çıkmadığınız sürece yine pasif soğutma ile çalışan bu cihazlarla evde güçlü ama sessiz ve küçük bir ortam kurmanız mümkün. Tabi bu cihazların ülkemizde neredeyse 7.000 TL civarına satıldığını görmek biraz heves kırıcı ama olsun güzel aletler.
Tabi yine güçlü bir cihaz istiyorsanız ama para harcamak da istemiyorsanız bir seçeneğiniz daha var. O da evdeki diz üstü bilgisayarınız. Ben de yakın zamanda bu seçeneği sevgili Emre Yılmaz’ın Twitter hesabından ilham alarak değerlendirdim ve evimdeki eski MacBook Pro cihazımı bu işe vakfetmeye karar verdim.
Ben ne kullanıyorum?
2011 yılında eşimin aldığı MacBook Pro’yu geçtiğimiz yıllarda hem 8 GB RAM’e hem de SSD’ye terfi ettirmiştik. Aslında ekran çözünürlüğü biraz yüksek olsa ve bir de Apple’dan hala güncelleme alıyor olsa kullanmaya devam edebilirdik ama hem ağır olması hem de bu sebeplerden dolayı emekliye ayırdık.
Günlük hayatımda MacOs kullanıyor olsam da artık güncellenmiyor olması nedeniyle bu bilgisayarda MacOs kullanmanın manalı olmadığına karar verdim ve Fedora 31 yükledim. Yüklediğimden beri de epey severek kullanmaya başladım ve bir iki gün içinde evde kullandığım tüm servisleri üstüne taşıdım. Sadece iki konuda kullandığım donanımın RPi’ye özel olması sebebiyle bir de yedek olsun diyerek RPi’leri de tutmaya devam ediyorum.
Şu anda evde kullandığım donanımları ve üstünde çalışan yazılımları özetlersem:
MacBook Pro
- Home Assistant: Evin kalbi diyebileceğim tüm otomasyonları, entegrasyonları yürüten ana sistem.
- Plex: Bilgisayarda yer alan medya dosyalarını tablet, cep telefonu, televizyon gibi mecralarda kolayca oynatmanızı sağlayan süper bir medya oynatıcı.
- Sonarr: Dizilerinizi yönetmek ve indirmek için çok akıllı bir arkadaş.
- Radarr: Yukarıdaki arkadaşın film için olanı
- Jackett: Sonarr ve Radarr’ın dostu tüm trackerlara tek noktadan ulaşmanızı sağlayan bir yazılım.
- Transmission: Torrent istemcisi
- Grocy: Ev stoklarımızı ve alışveriş listelerimizi tuttuğumuz yazalım.
- InfluxDB: Evde kaydolan veriyi uzun dönemli tutmak için kullandığım bir veritabanı
- Grafana: InfluxDB’den gelen verileri görselleştirdiğim katman
- Ubiquiti Manager: Evdeki Access Point’i yönetmek ve evde kimin olup olmadığını anladığım bir yazılım.
- Adguard Home: DNS seviyesinde reklam ve izleme önleyicisi
- MQTT Sunucu: Destekleyen cihazların HomeAssistant ile konuşmasını sağlayan bir protokol
- Test ortamları için her ne kadar yazılım geliştirmekten lojistik sektöründen anlama seviyesi kargocuya kapıyı açmaktan öte gidemeyen bir insan kadar anlasam da öğrenmeye çalıştığım şeyler için Portainer kullanıyorum.
Raspberry Pi ve Asus Tinkerboard
- Zigbee Gateway olarak kullandığım Raspbee cihazı ve dolayısıyla Deconz
- Adguard Home (Yedek DNS sunucusu olarak)
- Home Assistant (Yedek)
- RTL-SDR işleri için
Bir yanıt bırakın